9 Şubat 2013 Cumartesi

Ortada Kalanlar Ne Yapsın?

''Fenerbahçe'de sular durulmuyor.'' Şu klişe başlığı ne kadar çok gördük iki senedir. Ne yazık ki klişe olsa da hatalı bir söylem değil bu. Sular bir türlü durulmuyor, sakin kafayla kimse düşünmüyor. Son günlerde gündem ise Aziz Yıldırım vs GFB...

Bir spor kulübünün başkanı ve bir taraftar grubunun bu denli karşı karşıya gelmesi en kibar tabiriyle ''basiretsizliktir.'' İki yönlü, kimseye faydası olmayan, sadece Fenerbahçe'ye zarar veren bir basiretsizlik... Şöyle kafayı toparlayıp, iki tarafın da yerine koydum kendimi. İlk olarak GFB cephesinden nasıl gördüğümü yazayım.

GFB, -emin olmamakla birlikte- Fenerbahçe tribününün en kalabalık grubu. Hemen hemen her şehirde faaliyet gösterdiği gibi yurt dışında da GFB Europe adıyla hayli aktif şekilde takımın her gittiği Avrupa ülkesinde boy gösteren bir grup. Takımın başarısız halinden ve yönetimin kötü kararlarından rahatsız olmaları, protesto etmeleri ve hatta istifa istemelerini anormal karşılamıyorum. Protesto, her Fenerbahçe taraftarının en doğal hakkıdır ve gerektiği yerlerde kullanılmalıdır. GFB'li birinin yerine kendimi koyunca olay, temelde bu şekilde gözüküyor.

Aziz Yıldırım'ın yerine koyalım şimdi kendimizi. Yok yere 1 yıl hapis yatmışsın, iftiralara maruz kalmışsın, yıpranmışsın... -mışsın da mışsın.. Sonunda hapisten çıkıyorsun ama ceza veriyorlar, yargıtay süreci başlıyor. Fenerbahçe başkanlığı için ağzının suları akan, siyasi rant ve kulübü peşkeş çekme peşindeki bir ton adam(!), kapalı kapılar ardında  arkandan iş çeviriyor. Bu durum zaten yeterince kötü değilmiş gibi, takım tökezleyerek yoluna devam edince ilk fırsatta höykürmeye başlayanlar giriyor devreye. Aziz Yıldırım'ın, bu tip olaylara izin vermemek için bir şeyler yapması normal gibi duruyor. Onun gözünden bakınca...

Bir de bu kavgayla hiç ilgisi olmayan ama istemeden merkezinde kalanlar var. Ben dahil, tanıdığım ve sevdiğim birçok Fenerbahçeli ''ortada kalmış durumda.'' En kötüsü de bu zaten. Şimdi kimsenin yerine geçmeden, kendi düşüncelerimi yazayım, siz de anlayacaksınız ne boktan bir durumda kaldığımı.

İki cephe oluştu bu çekişme sebebiyle : Aziz Yıldırımcılar ve GFB'liler. Ben, Aykut Kocaman göreve geldiğinden beri takımın halinden memnun olmayanlardanım. Geçtiğimiz sezon yaşanan çalkantılı dönemi de göz önünde bulundurarak 2011 - 2012 sezonunu yaşanmadı sayıyorum. Ama bu sezon, takımın hali kabul edilir gibi değil. Hiçbir mazeretleri yok, deli gibi para harcandı, istenilen futbolcular alındı, sahaya odaklanıldı... Oynanan oyun kanser edici olmaktan bir türlü çıkamadı. Taraftar haklı olarak Aykut Kocaman'ın istifasını istedi, kendisi de gereğini yaptı. Ancak Aziz Yıldırım, hocanın istifasını kabul etmeyerek takımı içinden daha da çıkılmaz bir duruma sürükledi. ''3 tane transfer yapılacak, kampa yetişecek'' denildi, transferin son günlerinde eski oyuncular geldi. En çok ihtiyaç duyulan forvet arkasına transfer yapılmadı. Transfer yapılmamasına rağmen ''Alex'li sistem'' devam etti. Alex'siz Alex'li sistemi oynamaya çalışıyoruz. Başarısız sonuçlar da art arda gelmeye devam ediyor. Bunda takımı bir arpa boyu ileri götüremeyen hocanın da o hocayı takımın başında tutan başkanın da sahada ruhsuz oynayan -Başta Cristian- futbolcuların da büyük suçu var. Dolayısıyla Aziz Yıldırım'ı başarısız buluyor ve eleştiriyorum. Yalnız bunu yapınca, GFB'li damgası yiyorum.

OLMAZ! Çünkü onları da haksız buluyorum. GFB, sadece kulübün kötü yönetilmesinden dolayı tepki göstermiyor. Aziz Yıldırım görevine başladığından beri, başta kurucusu Sefa Kalya olmak üzere, tüm GFB başkana karşı ve gitmesini istiyor. Bunun konuşulan birçok sebebi var ancak temelde bir önemli neden var : ''Bedava bilet.'' Her daim aksini iddia etseler de GFB'nin, Aziz Yıldırım dönemine kadar bedava bilet aldığını artık toplumun her kesimi biliyor. Aziz Yıldırım, bu işe son vermeyi başarınca kuyusunu kazma işlemleri başladı. Migros tribünündeki yerlerinin değiştirilmesi sırasında iyice alevlendi diyenler var. Televizyonlara çıkıp, yayınlara bağlanıp adeta karalama kampanyalarına destek verircesine saldırmak, muhalefet değildir. Kendi çıkarların için bencilce hareket etmektir. GFB'nin bu tavrı, özellikle futbol takımına olumsuz yansıyor. Mersin deplasmanına gidiliyor, futbolcular istifa sesleriyle, küfürlerle karşılanıyor. Zarar vermekten başka bir işe de yaramıyor bu yapılanlar. Aziz Yıldırım'ın arkasındaki destek giderek azalacağına tam aksine bu tavırları yüzünden aynı seviyede kalıyor.

Şimdi diyebilirsiniz ''GFB'ye bu kadar salladın, neredeydin tribünde'' diye. İki sene öncesine kadar ben de GFB'liydim. Üzerimde Fenerbahçe formam, boynumda GFB atkısıyla takımıma destek olmaya giderdim. Ancak şike operasyonunun en etkin döneminde bizzat duyduğum şeyler yüzünden ilişiğimi tamamen kestim. Aynen aktarıyorum;

''-Mahkemenin sonu yaklaşıyor. Şikeden hapis cezası ve ömür boyu başkanlıktan men verecekler herhalde. Şampiyonluk da hamsilere verilir, belki küme düşürürler. +Düşürsünler amına koyim! Aziz başkanlıktan men edilsin de Fenerbahçe nasıl olsa toparlanır. Biz de nefes alırız.''

Duyduğum an şok oldum ve kimlerle tezahürat yaptığımı sorgulamaya başladım. Kendi çıkarları için desteklediğini iddia ettiği takımın ceza almasını, hakkıyla kazandığı şampiyonluğun başkasına verilmesini ve suçsuz yere bir insanın hapis yatmasını isteyen insan bozmalarıyla aynı çatı altında olamazdım. Benim gibi düşünen birkaç arkadaşımla birlikte herhangi bir taraftar grubuna katılmamak üzere o işe son verdik. ''Tüm GFB'liler böyledir.'' gibi bir anlam çıkmasın yazdıklarımdan. İçlerinde böyle düşünmeyenler de olabilir. Olabilir deil hatta ''VARDIR.'' Ancak ben samimiyetlerine artık güvenemem.

Durum böyleyken, Aziz Yıldırım/Aykut Kocaman'ı eleştirirken, GFB'nin de karşısında olmak takdir edersiniz ki kolay bir şey değil. Sanal ortamda bile Aykut Hoca'yı eleştirdiğimde ''GFB'li misin? İrlandalı mısın?'' filan diye gelenler oluyor. GFB'yi eleştirdiğimde de ''Aziz'ci, padişah yalakası'' diyorlar. İki ucu boklu değnek!

Aziz Yıldırım da GFB de hata yapıyor. Başkan, ''istediğiniz kadar yırtının, benim dediğim olur'' gibi laflar söyleyip, tanrı rolü yapmamalı. Yapmamalı biraz yumuşak oldu : YAPAMAZ! Koca bir camiayı, Türkiye'nin en büyük sivil toplum örgütünü, tek ağızdan Allah'ın oğlu gelse YÖNETEMEZ! Bu tavrına bir an önce son vemeli Aziz Yıldırım. Daha sağduyulu olmalı. Adliyede, ceza evinde nasıl kendisini desteklemeye geldiysem, bu tavrını protesto etmek için kulüp binasına da gitmeyi bilirim. GFB de ''eğer gerçekten bu kulübün zarar görmesini istemiyorsa'' rakip takım taraftarlarına malzeme olacak seviyede tepkiler göstermemeliler. Son zeka harikası pankartları şu : ''Başımıza Padişah Mısın?'' ''Kurucusuna reis diyen, adeta ona tapınan ve her söylediğini sorgulamadan kabul eden bir topluluğun, kimseye diktatör muamelesi yapmaya hakkı yoktur.'' Artık şu belli oldu : Sezon sonuna kadar Aziz Yıldırım da Aykut Kocaman da kesinlikle görevlerinde kalacak. Şiddetli protestoları sezon sonuna kadar ertelemek ve her maç biraz daha fazla destek vermek, taraftarın başlıca görevi olmalıdır. Elbette eleştireceğiz. Eleştiri olmayan bir ortamda başarı gelme ihtimali zaten yoktur. Ama şu topyekün saldırma işini -en azından- sezon sonuna bırakın.

Gerginliğin taraflarından Aziz Yıldırım ve GFB, etkilerini kaybetse Fenerbahçe için en hayırlısı olacak gibi duruyor. Ama onların yolu belli. Peki benim gibi, iki tarafı da haksız görenler yok mu? Ortada kalanlar ne yapsın?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder