31 Temmuz 2012 Salı

Futbolun Başlattığı Savaşlar 2 : Yugoslavya - Hırvatistan

Bir futbol maçının başlama noktası olduğu Honduras - El Salvador Savaşı'nı yazmıştım. Şimdi çok daha yakın tarihte yaşanan ve yine kopma noktasının futbol olduğu bir savaşa değinelim.

Yugoslavya'dan bahsedelim önce. Sırplar, Slovenler, Boşnaklar, Makedonlar, Karadağlılar ve Hırvatlar olarak 6 ana etnik grubun oluşturduğu, yönetiminde Sırplar'ın olduğu, tek merkezden yönetilen bir ülkeydi Yugoslavya. Sporda da adı duyulmuş, birçok branşta başarılı sporcular yetiştirmiş bir ekol olduklarını söylersek, yalan olmaz. Özellikle basketbolda Dünya'nın en iyilerinden biri olmuşlardı. Drazen Petrovic, Vlade Divac, Toni Kukoc gibi oyunculardan kurulu kadrolarıyla büyük başarı yakalamışlardı. Milli kadrolarında Hırvatlar, Sırplar hep bir aradaydı. Kimse etnik kökeninden bahsetmiyor, Yugoslav'ız diyordu. Ancak 80'lerin sonlarına doğru, farklı kökene sahip insanlardan oluşan her devletin başına bela olan milliyetçilik akımı, Hırvatların bağımsızlık isteklerini iyice ortaya çıkartmaya başladı. Hırvatlardan cesaret alan diğerleri de bağımsızlık isteme başladılar. Birleşik Yugoslavya'nın devamını isteyen tek grup, yönetime sahip olan Sırplardı.

Konu futbol olduğunda ise Avrupa'nın en ateşli maçları bu coğrafyada oynanır. Bana göre hala da böyledir. Belli taraftar grupları, tribünlerin sahibi konumundadır. Taraftarlar, polisle çatışmayı adeta gelenek haline getirmişlerdir. Sadece tribünde de değil, yeri geldiğinde sokaklarda...



Dinamo Zagreb Tribünlerinden Bir Kare
Hırvatlar Polisle Kapışırken





                 







İşte böyle bir ortam ve gerginlik varken, 13 Mayıs 1990 tarihinde, Dinamo Zagreb ve Kızılyıldız karşı karşıya geldi. Bugün bile birçok Hırvat ve Sırp, o maçın oynanmaması gerektiğini düşünür.

Ev sahibi Dinamo Zagreb'in taraftar grubu Bad Blue Boys, günler önceden olay çıkartmaya hazırdı. Kızılyıldız'ın taraftar grubu Delije de kalabalık bir toplulukla maça gelecekti. Maç öncesi, sokaklarda sivilden çok polis vardı. Geniş güvenlik önlemleri sayesinde maçtan önce iki grubu karşılaştırmayan polis, maç sırasında o kadar şanslı olmayacaktı.

Zvonimir Boban'ın O Tekmesi
Maç başladıktan sonra, Kızılyıldız taraftarları, Dinamo Zagreb taraftarına küfür etmeye ve yabancı madde atmaya başladı. Zaten bir kıvılcım bekleyen Hırvatlar, tribündeki barikatları yıkıp, sahaya inmeyi başardı. Kızılyıldız taraftarı Sırplar da onlara saldırıyordu. Neredeyse hepsi Sırp olan polisler de Hırvat taraftara saldırıyor, Sırpları koruyordu. Polis, Dinamo Zagreb taraftarına alenen şiddet uygulamaktan çekinmiyordu. Olaylar gittikçe büyüdü. Tam o sırada, sahada Zagreb takımının oyuncularından Zvonimir Boban, öfkesine hakim olamayıp, bir polise tekme atarak yere serdi. O an, Hırvatlar için ilah, Sırplar için vatan haini haline gelmişti Boban. Yıllar sonra olayla ilgili soru soran bir basın mensubuna yaptığı açıklamalar, belki de Yugoslavya'nın sonunun, er ya da geç nasıl olacağını açıkça gözler önüne seriyordu. ''Evet, çok öfkelenmiş ve kendime hakim olamamıştım. Ama asla pişman olmadım. Polis sadece Hırvatlara saldırıyordu. O gün, her gururlu Hırvat'ın yapmasını gerekeni yaptım.''







Tahmin edebileceğiniz gibi maç iptal oldu. Ancak çıkan olaylar büyümeye devam etti. Sokaklarda devam eden Hırvat - polis çatışmaları, sokakları savaş alanına çevirdi. Bu olaylar da savaşı tetikleyen en önemli unsur oldu. Binlerce kişinin öldüğü savaşın sonunda Hırvatistan bağımsızlığını ilan etti. 13 Mayıs 1990 günü tribünde olan taraftarların çoğu savaşta ön cephedeydi. Hırvatistan'ın en büyük iki taraftar grubu, Bad Blue Boys (Dinamo Zagreb) ve Torcida (Hajduk Split) savaşta ölen taraftarlar anısına birer anıt yaptırmışlardır. Her yıl, belli tarihlerde bu anıtlar önünde toplanıp, saygı duruşunda bulunurlar.

Bad Blue Boys Monumental 

Hırvatistan, bağımsızlığını kazandı, Yugoslavya dağıldı. Savaşın, insanlar üzerindeki etkisi ise hala tam anlamıyla silinmiş değil. Ülkemizde de forma giyen, eski Dinamo Zagreb oyuncusu, Hırvat Hrvoje Cale, bununla ilgili şunları söylüyor;

''Akli olarak dengesini toparlayamayanlar var. Hangi aileye giderseniz gidin hala savaşın izlerini ve yıkımlarını yaşayan insanlar bulursunuz. Bizim Dalmaçya kıyısında evimiz vardı ve yazın oraya gider denize girerdik. O canım yerler savaştan sonra mülteci kamplarına çevrildi. Savaş sırasında roketlerle darmadağın edildi. Güzelim deniz kıyısı tanınmayacak hale geldi. O dönemde Hırvatistan'ın çeşitli yerlerine yerleştirilen mayınlar yüzünden birçok kişi sakat kaldı veya hayatını yitirdi. Bugünlerde bile buna maruz kalan insanlar oluyor. 

1997 yılında savaştan sonra Dinamo Zagreb ilk kez bir Sırp takımıyla karşılaştı. Partizan ile Belgrad'da UEFA Kupası ön eleme maçı oynadık. Orada kaybettik. Ancak rövanşında Zagreb'te 30-40 bin kişinin doldurduğu statta 5-0'lık bir galibiyet alarak tur atlamıştık ve bugün Hırvatistan'da bu başarı tarihteki en önemli 3 başarıdan biri olarak gösterilir. Bu maçın ardından Hırvatistan'da herkes göğsünü gere gere gezmişti.'' 


Eskisi kadar şiddet içeren maçlar olmasa da bugün bile, Partizan ve Kızılyıldız gibi Sırp takımlarıyla, Hajduk Split, Dinamo Zagreb gibi Hırvat takımlarının eşleşmemesi için dua edilir. Avrupa kupalarında bu takımların karşılaşmaması için UEFA ve FIFA'nın kuralarda oynama yaptığını düşünenler bile var. Sonuç olarak, savaşın ardından, Hırvatistan da Sırbistan da Tito'nun Birleşik Yugoslavya'sı kadar güçlü olamadı. Ne spor alanında ne de Dünya politikasında...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder