11 Şubat 2014 Salı

Aziz Yıldırım'a Açık Mektup

Sayın Aziz Yıldırım,

Kulübün imzasıyla bugün (11 Şubat 2014) gazetelere ilan olarak verdiğiniz ve resmi sitede yayınladığınız açıklamayla* ilgili önemli rahatsızlıklarım var. Bunları dile getirmek için bu satırları yazıyorum. O açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP'li iki bakan ve AKP Grup Başkanvekili'nin "paralel yapı" denilen Fethullah Gülen cemaatinin yargı üzerindeki etkisinden ve yaptıkları haksız yargılamalardan yakındıkları açıklamalara yer vermişsiniz.

Türkiye'de yargının bağımsız olmadığı herkesçe bilinen bir gerçek. Ancak siz yaptığınız bu açıklama ile yapılan bütün haksız yargılamaları paralel yapıya bağlıyor, iktidarın hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi yansıtmaya çalışıyorsunuz. Açıkçası sadece benim böyle algıladığım bir durum olduğunu düşünmüyorum. Siz, strateji gereği böyle bir yol izlemeye karar vermişsiniz. Başbakan, cemaat kökenli tüm hakim, savcı ve polisleri bir bir görevden alırken, iktidara yanaşarak yeniden yargılanma ve beraat elde etmeye çalışıyorsunuz. İktidarın da buna hayır demeyeceğine adınız gibi eminsiniz. Çünkü böyle bir durumda sözde şike operasyonunun tek sorumlusu Fethullah Gülen cemaati gibi gözükecek ve AKP de Fenerbahçe'nin haklılığını ispatlayan kahraman rolüne bürünerek siyasi destek toplayacak. Oysa bu operasyonda cemaatin ne kadar payı varsa, AKP iktidarı ve başbakanın da o kadar payı var.

Bu kanıya nereden vardığımı merak ediyorsunuzdur, açıklayayım. Dershanelerin kapatılma durumu ve ardından 17 Aralık'ta gündeme gelen yolsuzluk davasıyla birlikte Cemaat ve AKP'nin çıkar üzerine kurulu dost ilişkisi bitti. Yalnız bu ikisinin el ele iktidara geldiği ve 10 yılı aşkın süredir her icraatta beraber yol aldıkları da su götürmez bir gerçektir. Hatta bugün paralel yapı diye ağlayan AKP, cemaatin adamlarını bizzat kendisi devlet kurumlarına yerleştirmiş ve bu yapının oluşmasına ön ayak olmuştur. Kısaca söylemek istediğim, 3 Temmuz 2011 tarihinde hala birlikte hareket etmekteydiler. Kurgulanan şike operasyonundan başbakanın kesinlikle haberi vardı, payı da vardı.

Nasıl mı emin olabiliyorum? Bizi şikeci ilan eden Özel Yetkili Mahkemeler ile ilgili, "Bazı davalar için ÖYM'ler gereklidir. Görevlerini yapmaktadırlar." şeklinde açıklama yapan Recep Tayyip Erdoğan değil miydi? (Sonradan kaldırırken aksini iddia etse de söyledi bunları.) "Fenerbahçeliyim ama son zamanlarda soğudum" diyen başbakan değil miydi? Siz, Aziz Yıldırım, cemaati kastederek "Ne şikesi kardeşim, memleket elden gidiyor" derken; 10. Türkçe Olimpiyatları'nın kapanış töreninde (14 Haziran 2012) yaptığı konuşmada "Bitsin bu hasret" diyerek Fethullah Gülen'e sahip çıkan, dönmeye davet eden aynı Tayyip Erdoğan değil miydi?

Bugünlerde ortaya çıkan ses kayıtları gösterdi ki Recep Tayyip Erdoğan, medyada çıkan her haberi, görüntüyü, hatta alt yazıyı bile kaldırabilecek bir hegemonya sahibi. Fenerbahçe gazetelerde -sadece polis fezlekesine dayanarak- çarşaf çarşaf şikeci ilan edilirken, televizyonlarda saatlerce bu yönde yayınlar yapılırken, sizin emniyette çekilen fotoğrafınız ilk sayfada hem de tam sayfa basılırken; başbakanın neden kılını bile kıpırdatmadığını hiç düşündünüz mü? Art niyetli olduğunu söylediği polisin, savcının, hakimin yürüttüğü yolsuzluk davasında oğlunu ifade vermeye göndermeyen başbakan, neden aynı polis, savcı ve hakimler tarafından Fenerbahçe haksız yere linç edilirken devreye girmemiştir sizce? He, ama pardon, "sizin başbakanla aranızı kimse bozamaz" değil mi, çok özür dilerim(!)

Bütün bunları bilmenize rağmen hala "kolaylık sağlar" düşüncesiyle iktidara yanaşmanız -en hafif tabiriyle- onursuz bir davranıştır! Gazetelere ilan verecekseniz, yukarıda bahsettiğim konuların ışığında hem cemaatin hem de iktidarın bu operasyonu tezgahladığını, hukuksuz bu yargılamanın geçersiz olması gerektiğini ve tüm sorumlulardan hesap sorulacağını yazan bir bildiriyi ilan olarak yayınlatmalısınız. Sadece bunlar da değil, Mehmet Ali Aydınlar, Lütfi Arıboğan, İlhan Helvacı'dan da bahsetmelisiniz. Bu işin bir tarafı da onlar. Ama asıl rahatsız olduğum tarafa yoğunlaşayım.

Milyar dolarlık ihaleleri rüşvet karşılığında belli kimselere veren bir başbakan ve iktidara yaranarak mı suçsuzluğunu ispat edecek koskoca Fenerbahçe! Biz buna şu günlerde "AKlanmak" diyoruz, suçsuzluğunu kanıtlamak değil. Siz böyle yaparsanız, bizim sürekli iktidara yakınlığıyla eleştirdiğimiz, kupa seremonisi için bile başbakanı arayan Galatasaray'dan ne farkımız kalır?

Her fırsatta Atatürk ve Atatürkçülükten söz eden Aziz Yıldırım, Atatürk'e "ayyaş" diyen bir başbakan için "aramıza kimse giremez" derse, -20 milyon Galatasaraylı AKP'ye oy vermiştir diyen- Ünal Aysal'dan ne farkı kalır? Tribünde yapılan muhalif tezahüratlarla ilgili başbakanla görüşen Mahmut Uslu'nun, lobici Lütfi Arıboğan'dan bir farkı var mıdır? Siz hapis yatarken CAS davasının çekilmesine ön ayak olan, "Digiturk alın" diye açıklama yapan, sonra da ihaleleri kapan Nihat Özdemir, İlhan Helvacı'dan daha mı masumdur?

Fenerbahçe taraftarı çok yoruldu.Zulmün en şiddetlisine maruz kalmasına rağmen hep dik durdu. Yönetimin de taraftar gibi dik durması şarttır. Fakat görüldüğü üzere siz, bu şartı yerine getiremiyorsunuz. Bir an önce Fenerbahçe'nin suçsuzluğunu ispat edin ve ardından defolup gidin! Fenerbahçe'ye biz sahip çıkarız.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

* Gazetelere verilen ilan


** Başbakanın "Geri dön geri dön, ne olur geri dön" minvalindeki konuşması






  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder