29 Mayıs 2013 Çarşamba

Yaşlı Olman, Saygı Göstermemi Gerektirmez

Birazdan okuyacağınız yazı, gayet kişisel olduğu kadar toplumsal da bir konuya parmak basacaktır. İçerisinde yer yer küfür, bilumum saygısızlık(!) ve olabileceği kadar öfke mevcuttur. Kötü bir Türk dizisi kıvamında yaşanmıştır, aynı şekilde yazıya dökülmüştür.

28 Mayıs 2013'te, dayımın ilk çocuğu dünyaya geldi. Doğum gecesini hastanede geçiren dayım ve yengem, bir sonraki gün saat 15.30'da hastaneden, evlerine geçti. Bunun üzerine bebeği görmek ve hayırlı olsun demek için onlara ziyarete gitmeyi kararlaştırdık. Dedem ve anneannem, şehir merkezinden çok uzakta yaşadığı için, babamla beraber arabayla onları almaya gittik. Saatlerce süren trafiğin ve sinir harbinin ardından evlerine ulaştık. Aynı trafik keşmekeşi arasında dayımın Bebek'teki evine doğru gittik. Oraya ulaştığımızda saat tam 19.00'du. Bebeği sevdik, güzel dileklerimizi ilettik, sohbet ettik... Tabii bu sohbet sırasında yine dedem, -hala yaşımın küçük olduğu aptallığına kapılarak- benim fikirlerime saygı göstermedi, "sen ne anlarsına" getirdi muhabbeti. Oğlunun, kızının, torununun, dünürlerinin yanında bir şey demedim. Geceyi geçirmek için bizim eve gittik ve yemeğe oturduk. Tam burada kesip, dedemin nasıl bir insan(!) olduğunu anlatmam gerek.

Dedem, kendi eşi ve çocukları tarafından dahi sevilmeyen, hayatı herkese zindan eden, cahil ama bir o kadar da çok bildiğini zanneden, ne yaparsa yapsın saygı bekleyen, kendimi bildim bileli insanlara kan kusturan biridir. Kendisi bir de başbakan sevdalısıdır. Tayyip Erdoğan'a toz kondurmaz, konuyla ilgili en ufak bilgisi olmamasına rağmen onun haklılığını bir şekilde kabul ettirmeye çalışır. Bunu yaparken de alenen bağırır, neden bağırıyorsun diye sorulduğunda da bağırmadığını iddia eder.

Dedemin konuşabildiği -en azından konuştuğunu sandığı- sadece iki konu vardır: Futbol ve siyaset. Kendisi Beşiktaşlıdır. Ama genelde Beşiktaş'la ilgili en ufak pozitif düşüncesi yoktur. Adeta Beşiktaş'ı gömmek için tutan biridir. Siyaset konusunda nerede olduğunu az çok anlamışsınızdır. Ben de -ne kadar bundan kaçınmaya çalışsam da- ne zaman dedemle yüz yüze gelsem, başka biri duysa absürt komedi dizisi zannedecek tezlerine ve seviyesizliklerine rağmen; sırf annem üzülmesin diye alttan alır, beni yenmiş gibi davranırdım. Ta ki 29 Mayıs 2013 akşamına kadar...

O akşam, önce futboldan sonra siyasetten konuşulurken, "annem-babam dahil, herkes söylediklerime ilgi gösterip, katılıp katılmadığı şeyleri belirtirken; dedem yine sanki "piçlik olsun diye" her dediğimi kayıtsız şartsız yanlış olarak değerlendirmiş ve beni kendince ezmeye çalışmıştı. Annemle göz göze geldim, "Boşver be Volkan, anneni üzmeye değer mi şimdi?" dedim kendi kendime. Ancak konuşmaların devamında sürekli beni yaşım küçük olduğumdan aptal yerine koymaya çalıştı, verdiğim cevaplar sonrasında kendisi aptal oldu ve "Sen bir konuşma" dedi, kendisinden 5 yaş büyüklerle fasulyeden basketbol oynayan bir çocukmuşum gibi beni ezerek.

E be geri kafalı adam! E be karşısındakinin kim olduğunu bilmez! (Buralar hep sansür) Ben 22 yaşındayım ve bugüne kadar hiç kimsenin benimle bu şekilde konuşmasına izin vermedim! Bunun 100'de 1'i kadar saygısızlık yaptıkları için insanların kafalarını, burunlarını kırdım, bazen dayak yedim, dava edildim! Yıllardır annemin hatırına seviyesizliklerine ses çıkartmadım, ama buraya kadar!

Okur-yazar olmana rağmen, bugüne kadar eline bir kitap alıp okumuşluğun yok. İnternet desem bomba zanneder; sosyal medya var, her şey çok çabuk yayılıyor, bilgiye artık rahat ulaşılıyor desem "Ben İngilizce bilmiyorum, Türkçe konuş" dersin. Cahil, beyni örümcek ağı bağlamış, huysuzun tekisin! Bugüne kadar siyasi görüşünden tut, ortaya attığın saçmalıklara kadar her şeye saygı gösterdim; "Böyle düşünüyor, olabilir" dedim. Ama şunu bil ki "ALLAH'IN OĞLU GELSE, BENİMLE BU ŞEKİLDE KONUŞAMAZ!!!"

Gördüğün tepki sana azdı bile. Aslında çok daha fazlasını hak etmiştin. Ama ben, 10 yaşından beri öfke kontrol problemi olan, psikolog eskitmiş ben, yine annemin hatırına içimden gelen tepkiyi vermedim. Şimdi kendi kendine "Ne saygısız çocuk, bu yaştaki bir adamla, dedesiyle nasıl böyle konuşur" diye düşünüyorsundur. Bunu fazla düşünme, sana söylediklerimin son kısmını düşünmeye başla: "Yaşın büyük diye otomatik saygı bekleyemezsin! Eğer benden saygı bekliyorsan, bundan böyle bana saygı göstereceksin! DEĞİŞECEKSİN! O zaman bugüne kadar olduğu gibi "saygılı torun rolünü" oynamaya devam ederim. Aksi halde, son nefesini verip bu dünyayı daha yaşanır bir yer haline getirene kadar, ne elini öper başıma koyarım, ne yüzüne bakarım, ne tek kelime konuşurum ne de tepkimi dizginlerim! Allah şahidim olsun seni öyle bir hale sokarım ki bir an önce ölmeyi dilersin! Annem, dayım, babam, o, bu, şu... kim ne der diye de düşünmem! Bil ki bu hayatta, sen canımı sıkmasına izin vereceğim SON ŞEYSİN! Odama giren sivrisinekten bile alt konumdasın benim için! Sırf benden önce doğduğun ve kan bağımız olduğu için sana saygı göstereceğimi düşünüyorsan, büyük yanılgı içindesin! Seçim senin..."

Bugüne kadar hiçbir aile üyesine, -büyüğüne de değil, aile üyesine- saygısızlık etmedim. Tek beklediğim de herkesten aynı saygıyı görmekti. Çok şükür ki herkes de bana aynı şekilde karşılık verdi bugüne kadar. Dedem hariç...Bugünden itibaren, "yaşlılara saygı" anlayışım baştan sona değişmiştir. Herhangi birinin doğum yılı hiç sikimde değildir. Kardeşim dışında kimse benden değerli değildir ve canımı sıkmak haddi değildir! Ona göre herkes kendine çeki-düzen verecek. Ya da hayatımdan siktir olup gidecek.

Bu yazıyı niye yazdım? Yazdım da ne oldu, boyum mu uzadı? Yazdım... Yazdım çünkü bu iş, beni ben yapan şey. Hissettiğim en ufak bir his, düşündüğüm en ufak bir fikir bile olsa mutlaka bir şeyler karalarım. Ama bu sefer farklı bir amacım da vardı. Olur da bu yazı, aynı şeyleri yaşayan veya yaşama ihtimali olan biri tarafından okunur da ne yapacağını bilemezse, şu tavsiyeme uysun istedim: "Asla böyle bir durumda tepkinizi içinize atmayın. Direk kafanızdan geçenleri söyleyin, tepkinizi verin. İnanın bana, daha iyi hissetmenizi başka hiçbir şey sağlayamaz."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder